Dr. Mecit Barlas 1906 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’ne girer. Mezun olduktan sonra genel cerrahi ihtisasını yapar. 1. Dünya Savaşı’nda Gülhane ve Etfal Hastanelerinde çalışır. Harp başlayınca Antep’e gelir. 1918’den itibaren Gaziantep’te ilk Türk operatör doktor olarak 1969 yılından vefatına kadar memleketine hizmet eder.
Antep Harbi’nde Dr. Mecit Bey adeta bir insan mimari idi, parçalanmış ayaklar, hurda haş olmuş omuzlar onun usta elleriyle eski haline geliyordu. Dr. Mecit Bey’in en büyük mükafatı şu dizelerindedir:
Antep’in etrafı dumanlı dağlar
Doktor Mecit gelmiş yaramı dağlar
Analar ah çeker, bacılar ağlar
Hani benim mor sümbüllü bağlarım
Antep diye hazin hazin ağlarım.
Dr. Mecit Barlas İstanbul Etifal Hastanesi’nde genel cerrahi ihtisasının dördüncü senesinde iken 2 yılda Düralaceze’ye devam etmişti. Eğitimini tamamlayınca memleketine gelmeye karar vermiş ve 23 Ağustos 1918 günü Antep’e dönmüştü. Kendisi dönmeden 3 gün önce babası ölmüş, onu sağ görmek nasip olmamıştı.
O dönemde şehirde sadece Ermeni doktor Hosep vardı ve bir de Nases isimli bir Ermeni eczacı Keyvan Hamamı yanında bir eczane açmıştı. Mecit Barlas orada hasta muayene etmeye başladı. Daha sonra Suriye’den dönen askerlerle birlikte Ermeniler vilayet yakınında Mecit Bey’in açtığı hastaneye el koydular ve tekrar Mecit Bey Keyvan Hamamı arkasındaki hastanesine döndü. 15 Nisan 1919’da Hacı Arif Efendi’nin kızı Ayşe ile evlenen Dr. Mecit İngilizler’in işgali günlerinde her Antepli gibi sıkıntılı günler geçirdi. Kendi hatıratında Kolejdeki Amerikalılar özellikle Mr. Neil ismindeki Amerikalı’nın İngilizlere yardım ettiğini Reyn isimli gazeteyi yayınladığı ve bu gazetede her gün İngilizler’e kayıtsız şartsız itaat etmeyi yazdığını belirtmektedir. Dr. Mecit Bey anılarında aynen şu hususları vurgulamaktadır. “Fransızlar’ın haksız olarak memleketimizi işgal etmesini protesto ettik. Bu sırada uzaktan uzağa Mustafa Kemal Paşa’nın ismi söylenmeye başlandı. Bu isim çok uzakta parlayıp sönen bir ümit ışığı gibi kalpleri ara sıra aydınlatıyordu. Zamanla bu isim daha açık ve net olarak işitilmeye başlandı. Müdafa-i Hukuk cemiyeti teşkil edildi. Arada Mustafa Kemal Paşa’nın bir genelgesi duyuluyordu. Burada yabancılara dokunulmaması ve bunların misafirimiz olduğu er geç memleketimizi, hakimiyetimizi teslim ederek çekileceklerini çok nazik bir dil ile ifade ediyordu.
Bu sırada Maraş’ta harp başladı. Bir gün Hacı Halit Ağa’nın oğlu Sadık efendi geldi beni bir toplantıya davet etti. Birlikte Kürttepe’de Malağoğlu Şerif Efendi’nin evine gittik. Orada Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nden birkaç kişi ile bir yaralı vardı. Ben derhal yemin ederek cemiyete girdim ve yaralıyı muayene edip orada tedavi imkanı olmadığından sedye ile Keyvan Hamamı arkasındaki hastaneye naklettim ve tedaviye başladım, yarası ağırdı. Fransızlar Nisan 1920 başında Antep’i gece şiddetli ateş altına alınca şehitlerimizi de alarak şehrin doğu tarafına tüm ahali gibi akın ettik. Amansız Fransız’ın topçu ateşi altında, gece zifiri karanlıkta bekledik. Bilahare ailece Burç’a sonra Halep’e gitmeye karar verdik. Yolda giderken aileyi Halep’te bıraktıktan sonra Antep’e dönmemizin doğru olacağını söylüyordum. Benim niyetim Antep’e dönmek idi. Halep’te bir gün Arap Ahmet ile karşılaştım ve “Doktor sen Antep’e gitmelisin, şehir sana muhtaç, bizim bir faydamız olmaz, fakat memleket senden hizmet bekliyor” dedi. Ben zaten gitmek niyetindeydim. Arap Ahmet’in bu sözü beni daha ziyade uyardı. O gün veya ertesi gün Hacı Ahmet Beyzade Sadık Bey, Kılıç Ali Bey’in ufak bir kağıda kurşun kalemle yazılmış yazısını getirdi. Bu teskerede yaralıların feryat ederek beni istediklerini yazıyor ve beni Antep’e davet ediyordu.
8 Mayıs 1920’de Halep’ten dönen Dr. Mecit Bey Şıh Camii’ndeki hastanede göreve başladı. Hastanenin ameliyathanesi için kullanılan tüm cerrahi aletler Dr. Mecit Bey’in kendi özel aletleri idi. Evde istirahate çok vakit bulamayan Dr. Mecit Bey bombardımanda yaralanıp gelen bir kafileyi tedavi edip yataklara yatırıp, istirahate giderken bir kafile daha yaralı geliyordu. Yaralıların bir kısmı bombardımandan yaralanan kadın ve çocuktu, bir kısmı da cephede yaralanan askerlerdi. Bu bir facia, yürekler acısıydı. Yaralıları tedavi için ilaç ile pansuman malzemesi yoktu. Gazlı bez yoktu. Etraftan kadınların tülbentlerini, o da bitince hocaların sarığındaki beyaz bezleri toplayıp kaynatarak yaralıların tedavisine devam ediliyordu. Dr. Mecit Bey anılarında: “ Çok kötü şartlarda yaralıları tedavi ediyorduk. Ashepsi ve antisepsi şartlarını hakkı ile tatbik etme imkanı yoktu. Eksik aletlerle kafatası ameliyatı ile beyin cerrahisi yapılıyordu. Bir gün bomba imal ederken patlama neticesinde etraf şehir komutanı Özdemir Bey’in yüzü yanmış, onu tedavi ettik. Bu arada ihtiyat sabiti Mustafa Yavuz çok ağır yaralı olarak hastaneye geldi ve orada şehit oldu. O an Özdemir Bey’in hüngür hüngür ağladığını gördüm.” demektedir. Sahir Üzel ise Antep Savunması’nda Heyet-i Sıhhıye’nin hizmet ve fedakarlıklarını şöyle tanımlamaktadır; “ İlaçlar civar kazalardan, hatta Halep’ten getirtiliyordu. Bu eksik şartlar içinde Mecit Bey 11 ay geceli gündüzlü çalıştı. Mecit Bey ile Dr. Fahri Can, Dr. Şahap ve İbrahim Beyler sağlık heyetinin ruhu, Antep sağlık durumunun kurtarıcıları idiler. Bu teşkilat kurulmadan önce en ufak yaralılar bile bakımsızlıktan, doktorsuzluktan ölüp gidiyordu. Sağlık Heyeti Antep Savaşı’nda büyük sebat, özveri ve sabırla çalışmış, harp felaketlerini biraz da olsa hafifletmişlerdir.
Burada yıllardır Gaziantep’te söylenen bir yanlışı ve yalanı düzeltmek istiyorum. Dr. Mecit Bey’in ihtisas yapmadığı, cerrahlığı Antep Harbi’nde ameliyat yaparak öğrendiği söylenir. Dr. Mecit Barlas’ın kemiklerini sızlatmayalım, nankörlük etmeyelim, gerek harpte ve gerekse harp sonrası benim babamda dahil binlerce insanı o zamanın koşullarında ameliyat ederek hayata kavuşturmuştur.
Tüm şehitler ile gazi olup sonsuzluğa göç edenleri ve Antep Harbi’nde gecesini gündüzüne katıp, bıkmadan ve usanmadan hizmet veren tüm sağlık personeline tanrıdan rahmet diliyorum.
Yazan: Dr. Samet Bayrak