Mehmed Said (Şahinbey)
19. yüzyılın sonlarına doğru Ayntab şehrinin Bostancı Mahallesi’ndeki mütevazı bir evde doğmuştur. Babası şehir sakinlerinden Abdullah Efendi ve annesi Ayyuş hanımdır. Mehmed Said, dört yaşında iken babasını kaybedince dayısı Sipahi Hacı Kara Mehmed’in yanına yerleşmiştir. Dayısının yanında iken ilköğrenimini tamamlayan Mehmed Said, daha sonra debbağcı olarak iş hayatında atılmıştır. Gençlik devresinde enerjik ve liderlik tavırları ile dikkat çekmiştir. 1899 yılında Mehmed Said, annesinin gayretleri neticesinde Zeynep Hanım ile evlenmiştir. 20’li yaşlarda gururuna düşkünlü ile tanınan Said, şehir sakinlerinden Fahreddin Hoca ile yaptığı münazara üzerine evlendiği yıl yani 1899 yılında orduya katılmaya karar vermiştir. Mehmed Said, asker olarak Yemen’e gitmiş özellikle Aynü’l-Cebel kalesini teslim edilmemesi yönünde sergilediği çabalar üzerine Mülazım-ı Saniliğe terfi ettirilmiştir. 1908’de Ayntab’a dönen Mehmed Said, arık bir Osmanlı subayıdır. Er olarak ayrıldığı şehre subay olarak dönmüştür. 1909 yılında Mehmet Hayri ve 1910’da Mehmet Said adlarında iki oğlu dünyaya gelmiştir. 1911’de İtalyanların Trablusgarp’ı işgal etmeleri üzerine Mehmed Said, işgale karşı oluşturulan milis kuvvetlerine gönüllü olarak katılmıştır.
XX. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun ciddi badireler yaşadığı bu dönemdir. Mehmed Said, bu sıkıntılı dönemde ülkenin selameti çabalayan diğer vatan evladı gibi gözünü budaktan sakınmamıştır. 1912’de Balkan Savaşları’nda en kritik cephelerden Çatalca cephesinde vazife almıştır. 1. Dünya savaşının çıkması ile birlikte 1915’de Çanakkale cephesinde mücadeleye katılan Mehmed Said, daha sonra Galiçya’da 15. kolorduda hizmet etmiştir. 1917’de Sina cephesinde iken başarılarından ötürü rütbesi Mülazım-ı Evvelliğe yükseltilmiştir. 1918’de Sina cephesinde iken İngilizlere esir düşmüştür. Mehmed Said, Mısır’daki Seydi Beşar esir kampında kalmıştır. Mehmed Said, esareti ne olduğunu bu süreç içerisinde çok iyi kavramıştır. 30 Ekim 1918 yılında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra karşılıklı olarak esirlerin teslim edilmesi üzerine yaklaşık bir yıl sonra serbest bırakılmıştır.
Mehmed Said, 13 Aralık 1919’da İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’a geldiği zaman gördüğü manzara ruh dünyasında derin sarsıntılara sebep olmuştur. Her tarafta dolaşan yabancı askerler ve çarşaf çarşaf sallanan yabancı devlet bayraklarını gördükçe kahrolmuştur. Bu durum karşısında Harbiye Nezareti’ne müracaat ederek acilen görev talebinde bulunmuştur. Harbiye Nezareti, Mehmed Sadi’i Birecik kazası Askerlik Şubesi Başkanlığı’na tayin etmiştir. Mehmed Said, bir şeyler yapmanın düşüncesindeyken memleketi Ayntab’a gelince gördüğü manzara karşısında ruh hali derinden sarsılmıştır. Bin yıllık Türk – İslam hâkimiyetinin hüküm sürdüğü Ayntab’da Fransız askerlerinin varlığı kabul edeceği bir durum değildi. Tablo karşısında Birecik’e gitmekten vazgeçerek şehri için mücadeleye etmeye karar vermiştir. Direnme azminde olan Mehmed Said, Ayntab’taki işgale karşı mücadeleyi organize eden Heyet-i Merkeziye ile temas kurmuştur. Bu sırada Heyet-i Merkeziye, Kilis – Ayntab yolunu kontrol edebilmek için “Kilis Yolu Kuvây-ı Milliye Komutanlığı”na arayış içerisindeydi. Mehmed Said gibi tecrübeli bir subay, Hayet-i Merkeziyenin tam da aradığı çareydi.
Heyet, Mehmed Said’i Şahin Bey ismiyle Kilis – Ayntab yolunu kontrol altında tutması için Kilis Yolu Kuvây-ı Milliye Komutanlığı vazifesini getirmiştir. Şahin Bey, yıllar sonra döndüğü evinde, ailesi ve çocukları arasında sadece bir gün kalabilmiştir. 1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak cihadın ehemmiyetini ve faziletini anlatan Şahinbey, kısa zamanda milis kuvvetlerini oluşturmuştur. Şahin Bey’in teşekkül ettiği iki yüz kişilik kuvvet, şubat ayında Kilis – Ayntab yolunu kontrolü altına almıştır. 3 Şubat ve 18 Şubat’ta tam teçhizatlı Fransız birliklerini perişan bir vaziyette geri çekilmeye mecbur etmiştir. Şahin Bey, 21 Şubat’ta Fransız komutanı Abadi’ye de anlamlı mektubu göndermiştir.
“Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresin de bir damla Türk kanı karışıktır. Her bucağında bir atanın mezarı vardır. Adı belli olmayan zamanlardan beri Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara, bu topraklar da Türk e ısındı, kaynadı. Sade siz değil bütün dünya bir araya gelse bizi bu topraklardan ayıramaz. Sonra, sen hiç ömründe “Türk esir yaşamaz” diye duymadın mı? Namus ve hürriyet için ölüme atılmak ise bize Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Sizler canı kıymetli insanlarsınız, çatmayınız bize. Bir an evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz, yoksa kıyarız canınıza!”. Kilis – Ayntab yolu Kuvay-i İşgaliye Kumandanı Şahin Bey
Şahin Bey, işgal altındaki Ayntab için mücadele etmeye kararlılığı göstermektedir. Fransızlar, Ayntab’daki birlikleri için sevk ettikleri yardım konvoyları Kilis – Ayntab yolunu kontrolü altında tutan Şahin Bey engeline takılmış ve geri dönmek zorunda kalmıştır. Birkaç teşebbüsün başarısızlıkla sonuçlanması, Ayntab’taki garnizonun durumunu daha da güçleştirmişti. Sorunun kökten çözmek düşüncesinde olan Fransız yetkililer, hummalı bir hazırlık içerisine girmiştir. Bu esnada 24 Mart 1920’de Heyet-i Merkeziye, Kilis Kuvây-ı Millîye komutanı Polat Bey’den; Katma’dan Kilis’e 6 000 kadar karışık kuvvetin geldiği gibi Ayntab için kuvvetli bir nakliye kolu hazırlandığı yönünde haber almıştı. Hakikaten Katma’daki İkinci Tümen Komutanlığı, erzak kafilesine Albay Andrea’yı memur etmişti.
Şahin Bey, son gelişmeler üzerine gerekli mukavemeti verebilmek için elindeki imkânları sonuna kadar seferber etmiştir. Kilis – Ayntab şosesi üzerinde üç müdafaa hattı oluşturmuştur. 1. Müdafaa hattı; Kızılburun’da, 2. Müdafaa hattı; Kertil ve 3. Müdafaa Hattı; da Almalı Köyü’ndedir. 25 Mart’ta Albay Andrea komutasındaki ağır silahlı askeri kuvvete karşılık Şahin Bey iki yüz kişilik milis kuvvetiyle mukavemet etmeye çalışmıştır. Üç gün boyunca süren göğüs göğse süren mücadele takdirin de ötesindedir. Düzenli orduya karşı oluşturulan milis kuvvetleri olağanüstü bir şekilde mücadele sergilemiştir. Ancak 28 Mart yoğun topçu ateşi ile başlayan Fransız hücumu karşısında milis kuvevetleri direnme azmini kaybetse de Şahin Bey metaneti kaybetmemiştir. Son ana kadar mücadelesini devam eden Şahin Bey, aldığı süngü darbeleri sonucunda şehit düşmüştür. Milli Şairimiz Mehmet Akif;
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
diyerek ifade ettiği arkadaşı Şahinbey, vücudunu siper etme al-i cenaplığı sergileyen mümtaz şahsiyetlerdendir.
Şahin Bey’in onurlu mücadelesi, dayatılanı kabullenmeyip, unutulanlardan biri daha olmamak, kendi olmak mücadelesinin, kendi bayrağı altında, kendi dili ile yaşama azminin, bir milletin toptan tarihten silinme oyununa direnmenin, son nefesinde “vatanım” diye haykırmanın, yüzyıllardır yanlarında besleyip yaşattıklarının boyunduruğunda yaşamama inadıdır.
Prof.Dr Bilgehan Pamuk